Düşük Karbonlu Geleceğe Adil Geçiş

Muğla, Türkiye’nin Güneybatı bölgesinde yer alır ve Avrupa’nın en iyi güneş enerjisi potansiyeline sahip bölgelerinden birisi. NASA’nın güncel çalışmaları gösteriyor ki Türkiye’nin Kuzeyinde bile Avrupa’nın önde gelen güneş kaynaklı elektrik üretimi merkezleri İspanya, İtalya, Yunanistan’daki belli yerlerle karşılaştırılabilecek oranda güneş enerjisi potansiyeli mevcut. Ancak Türkiye, diğer Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında bu yüksek güneş potansiyelinin çok azını kullanıyor. Italya’da güneş enerjisi kurulu gücü yaklaşık 20,000 MW, İspanya’da ise 6000 MW’ın üstündeyken Türkiye’de kurulu güç daha çok yeni, ancak 2018 yılında, 2000 MW seviyesine gelebildi.

 

 

 

Yine NASA verilerine göre ülkenin Güneybatı kıyılarında, günde metrekareye düşen en fazla doğrudan ışıma 7 kilovat saat. Bu seviyeyle Avrupa’da karşılaştırılabilecek tek yer, İspanya’nın Güneybatısında yer alan, güneş bölgesi Cadiz. Ayrıca, güneş enerjisi kaynaklı su ısıtma Muğla’da ve ülkenin Güneybatı kıyılarında uzun yıllardan beri kullanılan, normalleşmiş, yurttaşlar için ciddi tasarruf sağlayan bir pratik.

 

Öte yandan, bölgede çıkarılan ve yakılan kömür, düşük kaliteli, yüksek toz ve kükürt içerikli linyit. Bu kısıtlı ve kirli kaynağı çıkarmak da, yakmak da zahmetli, maliyetli ve yüksek bedeller getiriyor.

 

Türkİye Güneş Enerjİsİ Potansİyelİ Atlası

 

 

Kaynak: www.ormansu.gov.tr

 

 

Metrekare başına düşen en fazla güneş ışıması miktarının ve bu bölgede yıllık güneşlenme sürelerinin yüksekliği, evlerin, okulların, ticari kuruluşların çatılarına kurulacak güneş enerjisi kaynaklı elektrik üretimi sistemlerini mümkün kılıyor. Kısacası, Muğla ili ve ilçeleri yurttaş merkezli, düşük karbonlu, doğaya, insana, topluma bedeli en aza indiren bir geleceğe, herkes için adil olan bir geçişi planlamak için her türlü potansiyele ve kaynağa sahip.

 

Son dönemde yapılan çalışmalar , kömürlü termik santrallere verilen kamu teşviklerinin yurttaşlara verilmesi ile o bölgede yaşayanların bu sürdürülebilir enerji sistemlerini kurabilmesi için gerekli finansmana ulaşabileceğini gösteriyor.

 

Üstelik Muğla, kömür-dışı sektörlerde daha kaliteli bir yaşam ekseninde, herkes için daha adaletli, farklı bir kalkınma anlayışı çerçevesinde pek çok zenginlik barındırıyor. Bunlar, yüksek katma değerli bölgesel kalkınma potansiyellerini ortaya koyuyor. Bölgede kömür ısrarından vazgeçilmesi için gerekli planlamalar yapılır, politikalar uygulamaya konursa Muğla, kömür dışı istihdam ve gelişmeyi mümkün kılabilecek sosyal dönüşüm için oldukça elverişli. Yapılan resmi ve güncel verilerin analizine göre tarımsal üretim, su ürünleri ve eko-turizm kısa vadede öncelikli sektörler arasında madenciliğin üstünde yer alırken yüksek katma değeriyle mevcut potansiyeli henüz geliştirilmemiş sektörler içinde yenilenebilir enerji, organik tarım, ekolojik turizm, tıbbi ve aromatik bitki üretimi bulunuyor.

 

Kömürden diğer sektörlere geçişin tüm yöre halkı için adil olabilmesine bütçe ayrılması bir şart. Bölgedeki kömür madenleri ve termik santrallerde istihdam edilen 4 bin kadar işçi ve ailesinin diğer, katma değeri kömüre göre daha yüksek, daha az iş kazası riski barındıran, daha kalifiye ve kayıtlı iş kollarında istihdam edilebilmesi için gerekli rehabilitasyon ile eğitimlerin sağlanması, bunun için gerekli planlamaların somut olarak uygulamaya konması da bir gereklilik.

Bilgiye Erişim/Şeffaflık

Bölgede son 40 yılda biriken kirliliğin (toplam kirlilik yükünün), gerçek boyutları bilinmiyor. Kömür madeni ve santral işletmelerinin çevre performans göstergelerinin, sorumlu kamu kurumları tarafından düzenli olarak izleme ve denetime tabii tutulması bu kurumların görevidir. Ayrıca, yasayla tanınmış bir hak olmasına rağmen halkın çevrenin durumuna dair bilgilere, , izleme ve denettim raporlarına erişimi kısıtlı. Bu da doğaya ve insana ödetilen bedelin bir bütünlük içinde ortaya konmasını engelliyor.

 

Tıpkı çevre verilerinde olduğu gibi sağlıkla ilgili var olan resmi bilgi ve çalışmalara bilgi edinme hakkı kapsamında dahi ulaşılamıyor. Endüstriyel kirlilikten çokça etkilenen bu bölgede halk sağlığı izleme çalışmaları da yeterli düzeyde değil.

 

Kömürün Gerçek Bedelİ araştırması çerçevesinde Muğla’daki üç termik santral ile onlarla ilgili maden ve diğer kaynaklardan çıkan kirleticilere dair onlarca bilgi edinme dilekçesi, yetkili ve sorumlu kurum, kuruluşlara defalarca iletildi. Bu dilekçelerdeki soruların pek çoğuna, santrallerin özelleştirilmesi nedeniyle “ticari sır/bilgi” gerekçesiyle yanıt gelmedi. Yanıt gelen dilekçelerdeki verinin güvenilirliği konusunda ise hiçbir ek açıklama yapılmadı.

 

Kamuoyunun, özellikle de yöre halkının ve halk sağlığı uzmanlarının sanayi tesisleri kaynaklı, doğru ve düzenli tutulan kirlilik verisine erişimi bir haktır. Kömürlü termik santrallere dair güncel bilgiye erişim ve şeffaflık, özellikle sağlık ve çevre bedellerini, tartışmasız bir şekilde ortaya koymak için sağlanmalıdır.

Kömürün Yaşam Döngüsü Etkilerinin Tanınması

Kömürün çıkartıldığı andan itibaren yakılması ve sonrasında atık çıkarmasına kadar olan yaşam döngüsü içinde etkilerini ölçmek, ödenen gerçek bedellerin ölçeğini daha gerçekçi olarak ortaya koyar. Ancak Çevresel Etki Değerlendirmeleri ve proje inceleme aşamalarında kömür madenlerinin ve diğer kirletici kaynakların etkileri yok sayılıyor. Bu etkileri hesaplayabilmek için gerekli veri ise bakanlıklar ve diğer yerel, ulusal karar alıcı kurumlar tarafından kamuoyuyla paylaşılmıyor. Kömürlü termik santrallerin etki değerlendirmesinin gerçek anlamıyla yapılabilmesi ve toplumsal bedellerinin ortaya konması için öncelikle kullanılan kaynağın yaşam döngüsü boyunca etkilerinin olduğunu kabul eden bir yaklaşımı benimsemek gerekli. Bunun için de öncelikle yapılması gereken, kömürlü termik santrallerinin ÇED süreçlerine, santrale kömür taşıyan ve sonrasında atık bertarafını sağlayacak tesislerin de dahil edilmesi, bütüncül bir yaklaşım güdülmesi.

Ne İstiyoruz?

© 2018 Climate Action Network Europe

Kaynak: www.ormansu.gov.tr